SuperForum Eğlence,Sohbet,Oyun,Teknoloji Hakkında Paylaşım Platformu. | Hoş geldin, . Son Ziyaretiniz: Perş. Ocak 01, 1970 Mesaj Sayınız: 24 |
|
|
| Aşk&Sevgi | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
MaRCoPoLo Müzikci
Mesaj Sayısı : 837 Kayıt tarihi : 17/03/10 Rep Gücü : 504 Tuttuğu Takım : Uyarı Seviyesi : Yaş : 26 Doğum tarihi : 01/01/98 Nerden : Antalya Cinsiyet : Erkek Ruh Hali : çin astrolojisi : İş/Hobiler : PC Basında Kopmak xD
| Konu: Aşk&Sevgi C.tesi Mart 20, 2010 6:23 pm | |
| Beni Kendinde Ara
Hiçbir ölümlü Yüzümdeki perdeyi kaldiramadi” Bir Misir tanrisina ait olan bu söz O’nu çok güzel tanimliyordu. Ne eksik ne fazla … Iyi sayilabilecek bir sairdi. Içinde yasadigi toplumla paylastigi degerler yok denecek kadar azdi. Dis görünüsü iç dünyasindaki aykiriligi fark ettirmeyecek kadar dogaldi. Içten bir tepkisi vardi yasanan degerlere karsi. Ama o,bu aykiriligini anlamsiz ve tepkisel davranislarla göstermezdi. “Insan konusmayi ögrenince susuyor” derdi. Bu yüzden günlerce konusmayabilirdi. Ama konustugu zaman da karsisindaki insanin değer yargilarini alt-üst ederdi,hiç çekinmeden. Insanlarla hiçbir seyi paylasmamaya, onlardan hiçbir sey almamaya yeminliydi. Insanlarin onu sevmesi de nefret etmesi de birdi onun için. Paylasmak ona göre büyük bir zulümdü zaten. Insanlar kendilerine ait olmayan bir seyi sahipleniyor,sonra da güya insanlari sevdikleri için paylasiyorlardi. Halbuki paylastiklari sey hiç de onlarin degildi. O,bu iliskiyi eve giren bir hirsizin evi,ev sahibiyle paylasma lütfuna benzetiyordu. Bu aykiri düsüncelerinden dolayi yirmi yasinda terk ettigi ailesini hiç aramamisti on bes yildir. Annesine biraktigi not çok kisaydi: Asiyim, hepsi bu kadar. Evlenmeyi bir an bile aklindan geçirmemisti. Ona göre evlilik sahiplenme duygusunun bir insanla tatmin edilisiydi. O hiçbir seye sahip olmadigi gibi hiçbir seyin de onu sahiplenmesini istemiyordu. Peki,bunca yildir neyi ariyordu?Gerçegi,yalnizca gerçegi. Yillar önce okudugu bir kitapta su yaziliydi: “Gerçek aramakla bulunmaz ama her arayana verilir. Her seye ragmen onu ümitlendirmisti bu söz. Zaten hayatin çok sirrini anlamisti bu çileli yillar boyunca. Sevgi varolusun biricik sirriydi. O günde sonra bir baska bakiyordu hayata. O günün anisina su sözleri yazmisti Günlügüne: “Karanliklar senin göz kapaklarinin çektigi perdedir aydinligin üzerine. Aydinliksa gözbebeklerinin isiltisidir,perdelerden kolayca geçen.” Atom sevgiyle duruyordu ona göre. Atoma nefreti sokup atom bombasi yapmamislar miydi zaten?Bu yüzden en nefret ettigi sey nefretti. Kendisini sevginin mayasindan yaratilmis hissediyordu. Yapragin yere düsmesi topraga olan sevgisindendi. Filizlerin boy vermesi göge olan özlemlerindendi. O küçük tohum,tabiatin gök ve yer denilen iki koluna sariliyordu böylece… Bir yandan köklerini topragin derinliklerine saliyor,bir yandan da göge yükseliyordu tohum. Ya yazmak…Yasmak da sevgiydi. Mürekkebin gerçege duydugu sevdaydi onu yazmaya iten sey. Kalem kutsaldi onun için. Bu yüzden hiç kimse bunalmis ruhunu kagida dökmek için kullanmamaliydi kalemini. Kalemi ilk kullanan da Tanri degil miydi? Tanri ilk asikti. Insanlari sevgisinden yaratmisti. Her seyi sevgi üzerine kurmustu ama hiç kimse anlamamisti O’nu. Bu yüzden “Aski anlasilmayan ilk asik Tanridir.” derdi. Insanlar dogar dogmaz göbek baglarini kopardiklari gibi gerçekle olan baglarini da kopariyorlardi sanki. O, bu ümitsiz durumdan su sözlerle siyriliyordu: “Güzellerin güzel yüzünde güzelligi yaratan,elbette o güzellige asik olanlari da yaratir.” Genç kiz nihayet uyanmisti. Tüm gece boyunca uyumustu. Gözlerini ovusturdu. Elbiselerini düzeltti. Saskindi. –Nerdeyim ben?Siz kimsiniz? –Demek dün gece neler oldugunu hatirlamiyorsun? –Çok içtigimi hatirliyorum o kadar. –Evet,kapiyi sana açtigimda çok sarhostun gerçekten. Kapiyi açar açmaz bana ilk söyledigin söz suydu: “Ben Tanrinin hediyesiyim” Genç kiz bu söz karsisinda utancini gizleyemiyordu. Bir seyler söylemek istiyor ama nereden baslayacagini da bilemiyordu. Saskinligini biraz olsun gizlemek için: –Peki ya sonra ?Dedi. –Isin dogrusu ben Tanridan böyle bir hediye beklemiyordum. Sasirdim bir an. Gerçegi arayan birisine senin gibi bir serabin gösterilmesi dogal gelmedi bana. Ben bunlari düsünürken sen de su an yattigin yerde sizip kaldin zaten. –Dün geceden beri yerde mi yatiyordum?Diye sordu saskinlikla. –Evet,düsüp sizdigin yerden kaldirmadim. Biliyorsun seraba dokunulmaz. Bütün gece Tanrinin seni almasini bekledim. Ama,görüyorsun ki hala gelmedi. Sahi söyler misin sen hangi Tanrinin hediyesisin böyle? Ferda sitem dolu bir utangaçlikla: –Lütfen benimle alay etmeyin. dedi. –Alay etmiyorum .Sadece seni anlamaya çalisiyorum. Istersen önce sana bir kahve yapayim da kendine gel. Kemal kahveleri getirdiginde Ferda biraz olsun kendine gelmisti. Üzerindeki yabanciligi atmaya dogal olmaya çalisiyordu. –Benim adim Ferda iki sokak ileride sitelerde oturuyorum. Dün gece için özür dilerim. Arkadaslarla yasadigim bir çilginlikti o kadar. Çok utaniyorum. –Ben de Kemal. Bu evde tek basima yasiyorum.(Bir an duraksadi Kemal) Senin hakkinda ne düsündügümü merak ediyorsun degil mi? –Biraz öyle… –Hiç…Hiçbir sey düsünmedim. –Neden? –Özel olarak hiçbir insan üzerinde düsünmem pek. –Gecenin yarisinda kapini çalip,evinde yatan bir kiz hakkinda bile mi? –Evet. –Çok garip bir insansin. –Söylesene maskeli bir baloda insanlarin gerçek yüzlerini tanimak müm kün müdür sence? –Tabii ki degil. –Iste su yoplumda gördügün birçok insan ve sen… Hepiniz maskelerinizle yasiyorsunuz. Su toplum maskeli bir balodan farksizdir bence. Hem de zamana, kisilere ve olaylara göre her an degisen maskelerin kullanildigi bir balo… Bu yüzden pek anlamli gelmiyor bana insanlar üzerinde düsünmek. –Kendini soyutluyorsun insanlardan. –Öyle de denilebilir. Zaten toplum ferdin en büyük düsmanidir bence. Bu yüzden insanlardan hiçbir sey almamayi yegliyorum. Buna ragmen her seyimi vermeye de hazirim onlara. –Insanlarin sevgisini de ret eder misin örnegin? –En basta onu. Bu günün sahte sevgileri bir insanin kalbini yaralamak için seçilen en tehlikeli yoldur. –Ama insan hiç sevilmeden yasayamaz ki… –Bunda yaniliyorsun. Insan sanildiginin aksine sevilerek degil severek yasar. Insan sevilmek ihtiyacinda olan zayif bir varlik degildir. Kisacasi sorun sadece sevilmek degil sevmektir. –Sevdigin halde sevilmiyorsan? –Sevilmek senin sorunun degil onun sorunu. Bence sevmek bir insani kendi içinde hissetmendir. Sevilmek ise kendini bir insanin içinde hissetmen. Anlayabiliyor musun? Sevmek seni zenginlestirir, sevilmek degil. Bunu, evreni kapsayacak sekilde de düsünebilirsin. –Nasil yani? –Evrensel anlamda sevmek kainati kendinde seyretmek, sevilmek ise kendini kainatta seyretmektir. Ferda’nin kafasi karismisti. Hiç bu kadar derinlemesine düsünmemisti sevgi üzerine. Bunu fark eden Kemal: –Bunlari bir anda anlamak sana güç gelebilir. Ama biraz düsünürsen umarim anlayabilirsin. Sunu unutma ki insanlik bu gün ikinci tas devrini yasiyor. Birinci tas devrinde insanlar yumusacikti. Sevgi sayesinde her sey yumusacikti. Sadece evleri ve aletleri tastandi. Simdi ise her seyimiz yumusacik, yüreklerimiz tas gibi. Hatta tastan da kati. Çünkü öyle taslar vardir, üzerlerinde otlar yetisir ve öyleleri de vardir ki… Kemal’in gözleri nemlendi bunlari söylerken. Yillarin acilarini, ihanetlerini, burukluklarini kelimelere döküyordu aslinda. Aglamakli bir hale dönüsüyordu sesi kesik kesik… Uzun bir sessizlik oldu. Bütün bir hayat seridi geçti Ferda’nin gözleri önünden. Eger Kemal’in anlattiklari dogruysa sevgi hiç olmamisti hayatinda. On sekiz yasinda olmasina ragmen sayisini kendisinin bile unuttugu kadar çok sevgilisi olmustu. Ama hiçbir zaman sevgiyi bu kadar yogun hissetmemis ve yasamamisti. Bir an gözleri duvarda çerçevede olan misralara takildi Donuk sevgiler çagindayiz Sicak sevgiler cehennemde yaniyor Sevgi… Yasanmayacak kadar güzel, Fark edilmeyecek kadar sade Duyulmayacak kadar dogaldir Kemal duvarda aglayan bir çocuk portresi gösterdi Ferda’ya –Biliyor musun bir çocuga verilecek en degerli besin sefkattir ve de cesaret. Bunlar öyle hassas bir dengeye sahiptir ki, denge bozuldu mu iste su insanlari görürsün karsinda… Sefkat ve cesaret kurbanlari… Kimileri asiri sefkatin yaninda cesaretsiz büyütülürler. Bu insanlar küçücük bir dünya kurmak isterler kendilerine. Güçsüzdür bu insanlar, kolayca kirilirlar. Dünya çok acimasizdir böylelerine göre… Kendilerini sevecek birilerini ararlar hep. O kadar yogunlasirlar ki bazen siddetli bir arzuyla birilerine dogru akmak isterler. Cesurca sevemezler. Cesareti ögrenememistir bu insanlar. Öte yandan da cesur insanlar… Dünyayi bile devirebilirler. Ama basit bir sevgi oyunuyla kolayca yikiliverirler. Dünyayi titretecek cesareti taniyan bu insanlar kalplerine dokunacak bir parmakla diz üstü çöküverirler yere. Ve su sözleri duyar gibi olursun onlardan:
Dag düstü üstümüze Yikilmadik ama Insan degdi tenimize Acisi yakti bizi… Cesaret onlari o kadar sertlestirmistir ki sevdikleri insani kollari ile kalpleri arasinda neredeyse öldürür. Kemal sustu birden Ferda bir seylerin oldugunu hissetmisti. Çözmek istiyordu Kemal’i –Niye sustun? –Bana ne sefkati ögrettiler ne de cesareti. –Ama tüm bunlari biliyorsun sen. –Nasil oldugunu merak ediyorsun degil mi,anlatayim. Bir an durdu sonra: –Insanlarin nefretlerinden sevgiyi,ihanetlerinden sadakati, korkakliklarindan cesareti ögrendim. –Insanlar bu kadar acimasiz mi? Gerçekten seven insanlar yok mu hiç? –Birak sevgilerin gülmeleri bile dogal degil onlarin. Seni senin için degil kendileri için severler. O kadar iyi o kadar güzel ve o kadar haince severler ki,hayran olmamak elde degil biliyor musun?Sevgi ve ihaneti o kadar sanatsal bir uyarlamayla sahneye koyarlar ki,son sahnede ölecegini bile bile seyredersin oyunu .Mükemmel bir katildir onlar. Seve seve öldürürler seni. Dudaklarindan sevgi sözcükleri yükselir. Yapacagin tek sey gözlerini kapatip sevgi atmosferi içinde sevgi sözcüklerinin saganak yagmuru altinda ölümünü beklemedir. Anliyor musun? –Sen sevilmekten korkuyorsun. –Belki… –Neden? –Neden mi?Ben her insani kalbime misafir edebilirim,sevebilirim yani. Kalbimden eminim çünkü. Sevdigim insani rahatsiz edebilecek hiçbir sey yok kalbimde. Ama kimsenin kalbine girmek istemem. Çünkü bilmiyorum nelerle karsilasacagim. Bilmiyorum hangi tuzaklar bekliyor beni. Ve bilmiyorum o insan bu tuzaklardan haberdar mi? –Fikirlerimi alt üst ettin. Her sey karisti Sevmek sevilmek,nefret,sevgi. Hatta su ana kadar gerçekten yasayip yasamadigimi düsünüyorum. –Aslinda sana anlattigim her seyi kendinde bulabilirsin. –Nasil? –Kendini taniyarak…Yalniz kaldigin anlarda… –Yalnizliktan kaçmisimdir hep… –Yalnizliktan kaçmak kendinden kaçmaktir. Bir düsünsene dogarken de yalnizsin,ölürken de. O halde yasarken de yalnizliktan kaçmak anlamsiz degil mi ? –Yalnizlikta insan ne bulabilir ki sikinti ve bosluktan baska? –Kendini gerçekten taniyabilseydin uzaydaki derinlikten daha derin bir iç uzayin oldugunu fark edebilirdin. Bizler ruhumuzu öldürüyor sonra basina geçip agit yakiyoruz…Benligindeki zenginligi fark etseydin dünyada ikinci bir insan aramazdin biliyor musun? –Anlamadim! –Dünyada bir tek kisi vardir aslinda o bir kisi içinde de bes milyar insan. –Benligim bu kadar kalabalik mi? –Evet. Benligin tüm varligin merkezidir. Tüm acilar ve sevinçler yüreginde gizlidir senin. Ölenleri yüregine gömdügün gibi dogacak çocugun kalbi de senin içinde atar. Hem aciyi hem sevinci yasarsin iç içe,yan yana…Hatta o kadar aci çekersin ki aci,aci olmaktan çikar… –Sözlerin çok karisik. –Belki haklisin bu konuda. Bazi insanlar basli basina paradokstur. Düsünceleri de öyle. Insanlar paradokssal düsünmeye alisik degiller. Bu yüzden anlasilmiyoruz. Zaman bir hayli ilerlemisti. Ferda izin istedi. Zihni o kadar dagilmisti ki hiç bir sey söylemeden çikti evden. Bütün gece boyunca Kemal in sözleriyle ugrasti Ferda. Bazen onu anladigini düsünüyor,bazen saçmaladigina karar veriyordu. Her seye ragmen hayranlik duyuyordu ona. Ama,kimsenin anlamayacagindan emindi. Günler geçiyor,yüreginde Kemal e ,karsi konulmaz bir sevgi tasidigini hissediyordu Ferda. Her geçen gün biraz daha büyüyordu sevgisi. Aylar geçmis ama bir türlü ona gitmeye karar verememisti. Çekiniyordu. Insanlardan bu kadar uzak biri onun gibi deli dolu bir kizi ciddiye alir miydi? “Hiç kimse sevgiyle dirilmeyecek kadar ölü degildir hiçbir zaman” Evet,bu söz de onun degil miydi?Nihayet karar verdi Ferda. Gitmeli ve ona
sevdigini söylemeliydi. Ferda Kemal in evine gittiginde büyük bir saskinlik geçirdi. Evde kimse yoktu,tasinmisti…Evin bekçisi yaklasti Ferda ya: –Kizim adinizi ögrenebilir miyim? –Adim Ferda. Kemal bey tasindi mi? –Evet kizim,tasindi. Ve kimseye söylemedi nereye gittigini,bana bile. Bir mektup birakti sana gelirse verirsin,dedi. Ferda mektubu aldi. Tereddütlü adimlarla evine gitti. Yikilmisti. Derin bir bosluk hissetti yüreginde. Birden ümitle doldu yüregi. Belki de onu yanina çagiriyordu. Sabirsizlikla mektubu açti. “Ey sevgili! Seni sevip sevmedigimi söylemeyecegim. Ama sevgiyi ögretebildim sana sanirim(ne kadar ögretilebiliyorsa).Dilerim kalbine kalbimden verdigim sey yüreginde yeserip meyve verir. Böylece ne sen bende kaybolacaksin, ne de ben sende. Sen beni kendinde,ben seni kendimde bulmus olacagim. O zaman hiç ayrilmayacagiz. Sakin sevgimle seni tuzaga düsürdügümü sanma. Sevgi hayatin hem çekirdegi hem meyvesidir. Bir agaç,meyvesiyle seni kendisine çekiyorsa bu bir aldatma sayilmaz. Unutma ki agaç meyvesine çagirir, kendisine degil. Ey sevgili! Sen bir siginak ariyorsun ama ben durulmaz bir firtinayim. Sen kendinin sakini olmak istiyorsun ama ben evrenin sakini olmak istiyorum. Sen olmayacak bir barisi ariyorsun,bense tüm kötülüklerle savasmak istiyorum. Sen küçücük bir çocuksun ama ben küçükken çok büyüdüm. Sen dünyadan kopup yildizlara siginmak istiyorsun bense kendimi yeryüzüne karsi sorumlu tutuyorum. Sen aydinliga kaçmak istiyorsun ben karanliklari aydinlatmak istiyorum. Sen bir agacin gölgesine siginip yasamak istiyorsun bense ülkemi ariyorum;yollari aydinlik,insanlari huzurlu ve ümit dolu bir ülke. Sen bende kaybolmak istiyorsun ama ben seni kaybetmek istemiyorum. Sen susuyorsun bense haykiriyorum. Sakin unutma! Kalbim paylasilamayacak kadar senindir. Seninle bile. (Ama bilmiyorum sen bu kadar bende misin?) Lütfen kendini ara,beni arama…
alıntı | |
| | | XFloW Site Sahibi
Mesaj Sayısı : 3767 Kayıt tarihi : 18/02/10 Rep Gücü : 22 Tuttuğu Takım : Uyarı Seviyesi : Yaş : 36 Doğum tarihi : 02/02/88 Nerden : İstanbul Cinsiyet : Erkek Ruh Hali : çin astrolojisi : İş/Hobiler : Öğrenci
| Konu: Geri: Aşk&Sevgi Paz Mart 21, 2010 5:36 am | |
| | |
| | | MaRCoPoLo Müzikci
Mesaj Sayısı : 837 Kayıt tarihi : 17/03/10 Rep Gücü : 504 Tuttuğu Takım : Uyarı Seviyesi : Yaş : 26 Doğum tarihi : 01/01/98 Nerden : Antalya Cinsiyet : Erkek Ruh Hali : çin astrolojisi : İş/Hobiler : PC Basında Kopmak xD
| Konu: Geri: Aşk&Sevgi Ptsi Mart 22, 2010 4:28 pm | |
| Yorumlarınızı Bekliyorum! | |
| | | | Aşk&Sevgi | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |
|