SuperForum Eğlence,Sohbet,Oyun,Teknoloji Hakkında Paylaşım Platformu.
SELMAN el-FARİSÎ Uyeols10
SuperForum Eğlence,Sohbet,Oyun,Teknoloji Hakkında Paylaşım Platformu.
SELMAN el-FARİSÎ Uyeols10
SuperForum Eğlence,Sohbet,Oyun,Teknoloji Hakkında Paylaşım Platformu.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


SuperForum Eğlence,Sohbet,Oyun,Teknoloji Hakkında Paylaşım Platformu.Hoş geldin, .
Son Ziyaretiniz: Perş. Ocak 01, 1970
Mesaj Sayınız: 24

 
AnasayfaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 SELMAN el-FARİSÎ

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
EdiLee
Haberdar
Haberdar



Mesaj Sayısı : 57
Kayıt tarihi : 21/03/10
Rep Gücü : 0
Uyarı Seviyesi : Uyarı Yok

SELMAN el-FARİSÎ Empty
MesajKonu: SELMAN el-FARİSΠ  SELMAN el-FARİSÎ I_icon_minitimePtsi Mart 22, 2010 10:38 am

SELMAN el-FARİSÎ
Seçkin
ve meşhur sahabilerden biri. İran asıllı olup, İsfahan'ın Cayy
kasabasında doğmuştur. Bir rivayete göre de doğum yeri Râmehürmüz'dur.
Doğum tarihi hakkında bilgi bulunmamaktadır. Selman (r.a)'ın müslüman
olmadan önceki ismi, Mabah b. Buzahşan'dır. Müslüman olduktan sonra
Selman ismini almıştır. Künyesi Ebu Abdullah'tır. Ona nesebi sorulduğu
zaman; "Ben; Selman b. İslam'ım" demiştir (İbn Sa'd Tabakâtül Kübra,
Beyrut (t.y.), IV, 75; İbnul-Esir, Üsdül-Ğabe, II, 417; İbn Hacer
el-Askalani, rel-İsâbe, Bağdat (t.y.), ll, 62). Selman (r.a)'ın babası
Mecusiliğe aşırı bağlı olan bir köy ağası (Dikhan) olup büyük bir
çiftliğe sahipti. Onun evinde bir ateşgede vardı ve onda ateşin
sönmeden sürekli yanmasını sağlama işiyle Selman (r.a) ilgileniyordu.
Babasının ona karşı olan sevgisi çok aşırıydı. Bu yüzden onu, kendisine
bir zarar gelmesin diye eve kapatmıştı. Bu arada Selman (ra),
Mecusiliğin gerçek bir din olup olamayacağı hakkında düşünmeye başladı.
Ancak o kendi deyimiyle, bir köle gibi eve hapsedildiğinden, dışarıdaki
olaylardan pek haberdar değildi ve bu yüzden Mecusiliği diğer dinlerle
karşılaştırma imkanından yoksun bulunmaktaydı. Bir ara babası, işleri
yoğunlaşınca onu tarlalardan birisine bakması için göndermek zorunda
kaldı. Öte taraftan onu, kendisi için her şeyden değerli olduğunu
söyleyerek işini bitirince gecikmeden eve dönmesi için uyardı. Bölgede
az da olsa Hristiyan bulunmaktaydı. Yola çıkan Selman (r.a), bir
kilisenin yanından geçerken, içerde ibadet edenlerin durumu dikkatini
çekti ve içeri girerek onları izlemeye başladı. O, evde hapsedilmiş
olduğu için bu insanların dini hakkında hiç bir bilgiye sahip değildi.
Selman (r.a) tarlaya gitmekten vazgeçerek, büyük bir merak içerisinde,
akşama kadar orada kalmış ve bu dinin Mecusilikten daha hayırlı olduğu
kanaatine vararak, onlara bu dinin kaynağının nerede olduğunu sormuştu.
Onunla ilgilenen hıristiyanlar, dinleri hakkında onu bilgilendirmişler
ve bu dinlerinin kaynağının Suriye de olduğunu söylemişlerdi. Selman
(r.a), eve dönmekte gecikince babası endişelenmiş ve onu bulmak için
adamlar göndermişti. Eve dönen Selman (r.a), başından geçen olayı
babasına anlattı. Babası ise ona, gördüğü dinde hiç bir hayrın
bulunmadığını ve atalarının dininin, karşılaştığı dinden daha iyi ve
üstün olduğunu söyledi. Selman (r.a) babasına karşı çıkarak,
hıristiyanlığın kendi dinlerinden üstün olduğu konusunda onunla
tartışmaya başladı. Babası, onun bu durumundan telaşlandı ve
ayaklarından bağlayarak onu hapsetti. Selman (r.a), kilisedeki
Hıristiyanlarla irtibat kurarak, Suriye tarafına gidecek bir kervan
hazır olduğu zaman, kendisine haber vermelerini istedi. Böyle bir
kervan hazır olduğu zaman, kendisine verilen haber üzerine evden kaçtı
ve bu kervana katılarak Suriyeye gitti. Burada bir rahibin hizmetine
girdi ve ondan Hıristiyanlığın esaslarını öğrenmeye başladı. Ancak bu
rahib, kötü bir kimseydi. O, insanları sadaka vermeye teşvik ediyor,
fakat topladığı bu sadakaları yerlerine sarfetmeyerek kendisi için
biriktiriyordu. Bu rahib ölünce, Selman (r.a), onun yerine geçen rahibe
tabi oldu. Bu kimse zühd ve takva sahibi bir zattı. Ona büyük bir
sevgiyle bağlanan Selman (r.a), ölümü yaklaştığı zaman; kendisine kimi
tavsiye edebileceğini sordu. Rahip ona, tabi olunabilecek tek kişiyi
tanıdığını, onun da Musul'da bulunduğunu söyledi. Selman (r.a), Musul'a
gidip, bu kimseye tabi oldu. Onun ölümü yaklaştığı zaman da ondan yine
kimin gözetimine girmesi gerektiği hususunda tavsiye istedi. Bu zat
ona, üzerinde bulundukları itikadta hiç kimseyi tanımadığını, ancak,
Nusaybin'de bulunan bir âlime tabi olabileceğini söyledi. Selman (r.a)
doğruca Nusaybine gitti. Nusaybin'deki rahibin yanında bir müddet
kaldıktan sonra, onun da ölüm döşeğine yattığını gören Selman (r.a),
yine kime uyabileceğini sordu. Bu kimse, ona, uyulabilecek tek bir
kimseyi tanıdığını ve onun Rum diyarında, Ammuriye'de bulunduğunu
söyledi. O ölünce Selman (r.a), Ammuriye'ye gitti. Ammuriye'de bir
müddet kaldıktan sonra burada yanında kaldığı rahibin ölümü yaklaştığı
zaman ondan da kime tabi olacağı konusunda vasiyette bulunmasını
istedi. Bu kimse ona, yeryüzünde tabi olunabilecek bir kimsenin var
olduğunu bilmediğini söyledi ve şöyle ekledi: "Ancak bir peygamberin
gelmesi yakındır. O, İbrâhim'in dini üzere gönderilecek ve kavminin
arasından hicret edip, içinde hurma bahçeleri olan iki harra arasındaki
bir yere gidecektir. Onun peygamber olduğunu belirten alâmetleri
vardır: O, hediye edilen şeyleri yer, sadaka olarak hiçbir şeyi kabul
etmez. İki omuzu arasında da nübüvvet mührü bulunmaktadır. Görünce onu
tanırsın. O ülkeye gidip ona katılmayı başarabileceğine inanıyorsan
bunu yap" (Ahmed b. Hanbel, V, 442-443; İbn Sa'd, IV, 77-78;
İbnul-Esîr, Üsdül-Ğâbe, II, 417-418).
Selman (r.a), burada bir
müddet kaldıktan sonra, Kelb kabilesinden bir tüccarla karşılaştı.
Ondan, ülkesi hakkında bilgi aldı ve bahsedilen nebinin bu bölgedeki
bir yerden çıkması gerektiğine kanaat getirerek, kendisini bir ücret
karşılığında birlikte götürmesini istedi. Selman (r.a)'ın teklifini
kabul eden Kelbli Arap onu yanına alarak Hicaz'a doğru yola çıktı.
Ancak, Vadil-Kura'ya geldiklerinde bu kimse Selman (r.a)'a ihanet etti
ve onu köle olarak bir Yahudiye sattı. Vadil-Kura'da hurmalıkları gören
Selman (r.a), kalbi mutmain olmamakla birlikte, Ammuriye'deki rahibin
kendisine tarif ettiği yerin burası olmasını arzuluyordu. Vadil-Kura'da
bir müddet kaldıktan sonra, efendisinin amcasının oğlu olan
Kureyzaoğulları'ndan bir kimse tarafından satın alınarak Medine'ye
götürülen Selman (r.a), burayı görünce, hocasının kendisine bahsettiği
beldeye geldiğini anlamıştı. Rasûlüllah (s.a.s) Mekke'de peygamberlikle
görevlendirilip Medine'ye hicret edene kadar köle olarak hurma
bahçelerinde çalışmış ve sürekli meşgul tutulduğu ve serbest olarak
kimseyle konuşamadığı için, onun varlığından haberdar olamamıştı.
Rasûlüllah (s.a.s) Kuba'ya geldiği zaman Yahudiler, Evs ve Hacrec'in
ona iman etmesine kızıyor ve bunu bir türlü hazmedemiyorlardı. Selman
(r.a), hurma bahçesinde bir ağacın tepesinde çalıştığı sırada
Yahudilerden birisi gelmiş ve ağacın altında oturan Selman (r.a)'ın
sahibine (Evs ve Hacrec'i kastederek); "Allah Benu Kayle'ye lânet
etsin. Vallahi onlar şu anda, Mekke'den bu gün gelen bir adamın
etrafında toplanmış bulunuyor ve onun nebi olduğuna inanıyorlar" dedi.
Selman (r.a) şöyle demektedir: "Ben kendi kendime; "bu kesinlikle o
peygamberdir" dedim. Öyle bir titremeye başladım ki; ağacın altında
duran sahibimin üzerine düşeceğim korkusuna kapıldım. Süratli şekilde
ağaçtan aşağı inip; "Ne diyor? Bu haber nedir?" diye sordum. Bunun
üzerine efendim bana şiddetli bir yumruk attı ve; "Bundan sana ne!
İşinin başına dön" diye bağırdı. Ben ona; "Sadece duyduğum bu haberin
ne olduğunu anlamak istemiştim" dedim. Akşam olunca Selman (r.a),
biriktirmiş olduğu bir miktar yiyeceği alarak, Kuba'da bulunmakta olan
Rasûlüllah (s.a.s)'in yanına gitti ve ona; "Senin salih bir kimse
olduğunu duydum. Yanınızda ihtiyaç sahibi olan arkadaşlarınız var.
Sizin halinizi duyduğum zaman, bunları size vermemin daha iyi olacağını
düşündüm" dedi ve getirdiklerini Rasûlüllah (s.a.s)'in yanına koydu.
Rasûlüllah (s.a.s), ashabına;
"Yiyin" dedi. Ancak kendisi bunlardan
yemedi. Selman (r.a), sadaka kabul etmediğini gördüğü zaman kendi
kendine; "Bu alametlerin biridir" dedi. Daha sonra Rasûlüllah (s.a.s)
Medine'ye geçti. Selmân (r.a) tekrar bir şeyler hazırlayarak Rasûlüllah
(s.a.s)'in yanına gitti ve getirdiklerinin sadaka olmadığını, sadece
kendisine hediye olarak vermek istediğini söyledi. Onun sahabeleriyle
birlikte bunlardan yediğini görünce ikinci alametin de onda var
olduğuna kani oldu. Bir zaman sonra Selman (r.a) tekrar Rasûlüllah
(s.a.s)'in yanına gitti. Rasûlüllah (s.a.s) ashabıyla birlikte
oturmaktaydı. O, onlara selam verdikten sonra, Rasûlüllah (s.a.s)'in
etrafında dolaşmaya başladı. Onun, bildiği bir şeyi araştırdığını
anlayan Rasûlüllah (s.a.s) ridasını kaldırdı. Selman (r.a), Rasûlüllah
(s.a.s)'in sırtındaki mührü gördüğü zaman Ammuriye'deki rahibin
kendisine bahsettiği mührün aynısı olduğunu anladı ve onu öperek
ağlamaya başladı. Rasûlüllah (s.a.s) onu yanına oturtarak halini sordu.
Selman (r.a), oraya ulaşıncaya kadar başından geçen olayları anlattığı
zaman, Rasûlüllah (s.a.s) ve orada bulunan sahabiler bunu hayretler
içerisinde dinlemişlerdi (İbn İshak, es-Sîre, Neşr: M. Hamdullah,
İstanbul 1981, 66; Ahmed b. Hanbel, V, 442-443; İbn Sa'd, a.g.e., IV,
77-79; İbnul-Esîr, Üsdül-Ğabe, II, 418-419; Muhammed b. Hasan
ed-Diyarbekrî, Tarihul-Hamis, Beyrut (t.y), I, 351-352; Ahmed b. Hafız
el-Hakemî, el-Kısasul-İslâmiye, (muhtemelen) Riyad 1976, I,187-189).
Selman (r.a), Rasûlüllah (s.a.s)'e geldiği zaman Arapçayı meramını
anlatacak ölçüde bilmiyordu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
SELMAN el-FARİSÎ
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
SuperForum Eğlence,Sohbet,Oyun,Teknoloji Hakkında Paylaşım Platformu. :: Sahabeler ve İslami Yaşam-
Buraya geçin: