Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "(Kıyamet gününde) hesaba
çekilmeden (dünyada), kendi muhasebenizi yapın, (amelleriniz orada)
tartılmadan önce siz onları tartın".
Hazreti Ali radıyallahu anh,
"Çalışmadan (cennete) gireceğini sanan kimse boş ümide kapılmıştır.
Yalnız kendi gayret ve çalışmasiyle cennete gireceğini zanneden de
kendine çok güvenen kimsedir", buyuruyor.
Hasan Basri hazretleri, "Amelsiz cennete girmeyi istemek, günahlardan bir günahtır" buyurdu. Yine Hasan Basri buyuruyor:
"Hakikate ermenin alâmeti, karşılığını beklemeden yararlı işler yapmaya devam etmektir".
Resûlullah
(s.a.v.), "Akıllı insan, nefsini ıslah edip ölümden sonrası için
çalışan kimsedir. Ahmak da, nefsine uyup Allahü Teâlâ'ya karşı boş yere
ümit bağlayandır" diye buyurmuştur.
Ey oğul!
Öğrenmek için
kitapları tekrar tekrar okuyup mütalâa ederek birçok geceler uykusuz
kaldın; uykuyu kendine zehir ettin. Buna sebep olanın ne olduğunu
bilmiyorum. Şayet gayen dünyalık elde etmek, onun nimetlerini toplamak,
mevki ve rütbelerini kazanmak ile arkadaşların arasında üstünlük ve
benlik taslamaksa, vay haline!.. Yazıklar olsun sana!.. Yok, böyle
değil de, maksadın Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şeriatini ihya etmek,
ahlâkını güzelleştirmek, fenalığı emreden nefsine hâkim olmak idiyse,
ne mutlu sana, müjdeler olsun sana!..
Şu şiiri söyleyen ne güzel söylemiş:
BEYT
Yazık senden başka birini görmek için uykusuz kalan gözlere,
Yazık senden başkası için dökülen o gözyaşlarına.
Ey oğul!
İstediğin
kadar yaşa, nasıl olsa bir gün öleceksin; dilediğini sev, nasıl olsa
bir gün ayrılacaksın; istediğini yap, nasıl olsa bir gün hesabını
vereceksin.
Ey oğul!
Sarf, nahv, aruz, şiir, kelâm,
astronomi, belagat, mantık, tıb gibi ilimleri okumakla Allahü Teâlâ'nın
sana ibadet edesin diye vermiş olduğu ömrü boşa harcamış olmaktan başka
eline ne geçti? 8.
Hazreti İsa aleyhisselâmın İncil'inde şöyle bir ibareye rastladım:
Bir ölünün tabuta konulduğu saatten, kabrin kenarına getirildiği âna kadar, Allahü Teâlâ azametiyle o ölüden kırk sual sorar:
Bu sorulardan biri de şudur:
"Ey
kulum! Halkın gözüne güzel görünmek için senelerce yüzünü yıkayıp
temizledin. Benim baktığım kalbini bir kerecik olsun temizleyip hoş
görünmedin". Halbuki Allahü Teâlâ her gün senin kalbine bakar ve der ki:
-
Benim nimetlerimle bolluk içinde yaşarken, başkaları için çalışıyorsun.
Şunu iyi bil ki, sen, bu hitabı işitmezsin, çünkü sağırsın.
Ey oğul!
İlimsiz
amel olmayacağı gibi, amelsiz ilim de bir deliliktir. Bilmiş ol ki,
bugün seni günahlardan uzaklaştırmayan, ibadete yaklaştırmayan ilim,
yarın da cehennem ateşinden uzaklaştırmayacaktır. Bugün hazır fırsat
elindeyken ilminle amel etmez, geçmiş günleri de telafiye çalışmazsan
yarın kıyamet gününde:
"Ey Rabbimiz, bizi dünyaya geri gönder de iyi
amel işleyelim", (Sûre: 32, âyet: 12) diyenlerden olursun. O zaman da
sana cevap olarak denir ki:
- Ey ahmak! Sen oradan geliyorsun!
Ey oğul!
Maksadın,
ruhunu olgunlaştırmaya, nefsine hâkim olmaya, bedenini de ölüme
hazırlamaya gayret etmek olmalıdır. Çünkü son durağın kabir olacaktır.
Kabirdekiler, "Ne zaman geleceksin?" diye beklemektedirler. Sakın oraya
azıksız gideyim deme! Hazreti Ebu Bekri's-Sıddık (Allah ondan razı
olsun):
- Bu bedenler ya bir kuş kafesidir, yahut bir hayvan ahırıdır, diyor.
Kendi kendine biraz olsun düşün. Acaba sen bunların hangisindensin?
Şayet
yükseklerden uçan bir kuş isen, "Ey nefis! Rabbine dön" ilahî hitabı
duyunca, cennetin burçlarının yüceliklerine erişinceye kadar kanat
çırpıp uçacaksın. Hazreti Resûl'ün (s.a.v.);
"Sa'd bin Muaz'ın 9 ölümünden Arşü'r-Rahman sarsıldı" buyurduğu gibi.
Allah
korusun, bunun aksine şayet hayvanlar zümresinden isen Allahü
Teâlâ'nın, "Onlar hayvanlar gibidir. Belki sapıklıkta onlardan daha
aşağıdırlar". (Sûre: 7, âyet: 179) buyurduğu gibi dünyadan ayrılınca,
doğru cehennemin kızgın ateşini boylamayacağını temin edebilir misin?
Rivayet
edilir ki, Hasan Basri hazretlerine bir bardak soğuk su verilmişti.
Bardağı eline alır almaz bayıldı, bardak da yere düşüp kırıldı. Bir
yudum su içmek nasip olmadı. Ay ilip kendine gelince şöyle sordular:
- Ey Ebu Said, ne oldu sana?
Ebu Said:
-
Cehennem halkının cennet ehline, "Ey cennettekiler! Allah'ın size
verdiği sudan ve rı-zıklardan bize de akıtın" diye ümid edip
isteyeceklerini hatırladım da bundan ötürü bayıldım, diye cevap verdi.
Amelsiz
ilim sana yetse, iyi işler yapmak gerekmeseydi, Allahü Teâlâ'nın,
"Benden bir şey isteyen var nü, af dileyen var mı, tevbe eden var mı,
istiğfar eden var mı?" çağrısı boşa gider ve lüzumsuz olurdu.